• Tel: +905331516447
  • Email: info@reformdanismanlik.com.tr

İş Kazaları ve Meslek Hastalıkların Doğan Cezai ve Hukuki Sorumluluklar

İş Kazaları ve Meslek Hastalıkların Doğan Cezai ve Hukuki Sorumluluklar

İş sağlığı ve güvenliği İş Kazaları ve Meslek Hastalıkların Doğan Cezai ve Hukuki Sorumluluklar İş Kanunu madde 2’ye göre işçi; bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişidir. İşveren ise; işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlardır. Avrupa Birliği müktesebatında işçi ve işveren arasındaki hukuki bağı açıklamak üzere “iş sözleşmesi” ve/veya “iş ilişkisi” deyimleri kullanılmaktadır. İşçi ve işveren tanımlarını buna göre tespit etmek gerekmektedir. İşçi ve işveren niteliğinin kazanılmasında iş sözleşmesine göre çalışmanın varlığına bakılacağı vurgulanmıştır. Madde 8’e göre iş sözleşmesi bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. İş Kanunu gerekçesine göre;İşçi tanımı yapılırken, iş sözleşmesine dayanarak çalışma yeterli görülmüş, iş sözleşmesinin unsurları olan “herhangi bir işte” ve “ücret karşılığı çalışmak” ibarelerine ayrıca yer verilmemiştir.İşçi tanımında işgücünü işverene sunan bir varlık olarak “gerçek kişi” özelliği vurgulanmıştır. Bu yönden yola çıktığımızda işçi kavramında iş sözleşmesine dayanarak herhangi bir işte çalışma,bir ücret karşılığı çalışma ve işverene bağımlı olarak işi görme unsurları; işveren kavramında da işçi çalıştırmanın bir ücret karşılığı olacağı yer alacaktır.

İş kazası ve meslek hastalığı kavramlarının da tespiti gereklidir. İş kazası ve meslek hastalığının tarifi 506 Sayılı Yasanın 11. maddesinde verilmiştir:

Madde 11 – A) İş kazası, aşağıdaki hal ve durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır:

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısiyle,

c) Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında.

B) Meslek hastalığı, sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleridir.

Bu kanuna göre tesbit edilmiş olan hastalıklar listesi dışında herhangi bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması üzerinde çıkabilecek uyuşmazlıklar, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.

Yargıtay ; sigortalının işyerinde bulunduğu sırada onu bedence aksaklığa uğratan olayların dahi iş kazası olması gerektiği görüşündedir .

B. İŞVERENİN SORUMLULUĞUNUN KAYNAKLARI

İş Hukuku, iktisadi yönden işverene bağlı işçinin korunması ve buna bağlı olarak haklarının savunulması amacıyla düzenlenmiştir. Zira işverene bağlı olarak onun emir ve talimatları altıda çalışan kimsenin işçi olması nedeniyle konumu işverene göre daha fazla korunmayı gerektirmektedir. İşçi iktisadi bakımdan da işverene bağlı durumdadır. İş Hukuku ekonomik düzenin şekillenmesi ve işyeri verimliliğinin arttırılması bakımından da işleve sahiptir. TC.nin sosyal bir hukuk devleti olması temel hak ve ödevler başlığı altında anayasal düzenlemelere gitmiş olması da işçiyi korumaya yönelik düzenlemelerdir.Ayrıca hukuk kurallarının uygulanması bakımından da işçi yararına yorum ilkesi söz konusudur.

İşverenin işçiyi koruma borcu kanun ve tüzüklerle düzenlenmiştir. Başka bir deyişle; bu borcun kaynağı emredici hukuk kurallarıdır. İşverenin iş mevzuatından doğan yükümlülüklerini veya sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmemesi kendisi hakkında çeşitli hukuki, cezai, idari yaptırımların uygulanmasına sebep olacaktır . Bu nedenle işverenin koruma önlemleri alma borcunun yanı sıra işçinin de koruma amacıyla getirilen önlemlere uyma borcu vardır.

C. İŞVERENİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

İşverenin, iş kazası ve meslek hastalığından doğan sorumluluğunun hangi esasa dayanacağı, kusura bağlı olarak mı söz konusu olacağı meselesi doktrinde tartışmalıdır. İşçinin yararına yorum ilkesi açısından bakacak olursak, işveren açısından kusursuz sorumluluğun söz konusu olması gerekir. Ancak kusursuz sorumluluğun söz konusu olacağı haller ancak kanunda belirtilen hallerde mümkündür.İş Kanunu bakımından böyle bir hüküm söz konusu değildir.506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre;İşverenin sorumluluğu;

Madde 26 – (Değişik birinci fıkra: 20/6/1987 – 3395/2 md.) İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22 nci maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere Kurumca işverene ödettirilir.

(Ek cümle: 29/7/2003 – 4958/28 md.) İşçi ve işveren sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.

İş kazası veya meslek hastalığı, 3 üncü birkişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3 üncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.

(Ek: 24/10/1983-2934/3 md.) Ancak; iş kazası veya meslek hastalıkları sonucu ölümlerde bu Kanun uyarınca hak sahiplerine yapılacak her türlü yardım ve ödemeler için, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kasdı veya kusuru bulunup da aynı iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine Kurumca rücu edilemez.

İşverenin sorumluluğu İş Kanununda herhangi bir hükümle düzenlenmemiştir. Yalnız işverenin iş sağlığı ve güvenliğine yönelik yükümlülükleri düzenlenmiştir(md.77,78) Bu hükümler de sorumluluğun yerine getirilmesi için söz konusu olmaz. Bu nedenle BK. hükümleri uygulama alanı bulacaktır. BK.da esas olan kusur sorumluluğudur. Kusursuz sorumluluğun söz konusu olması ancak yasal bir düzenleme ile mümkündür. Hukukumuzda işverenin kusursuz sorumluluğu konusunda yasal bir dayanak bulunmaması nedeniyle Süzek; işverenin işçiyi gözetme borcundan doğan sorumluluğunun, kusur esasına dayalı olduğunu kabul etmenin yürürlükteki hukuk sistemimize uygun düşeceği kanaatindedir.

İşçinin tüm zararının Sosyal Sigorta tarafından karşılanmaması durumunda problem ortaya çıkmaktadır. Bu aşamada işverenin sorumluluğu hususu devreye girmektedir. Ancak bu sorumluluğun hangi esasa dayanacağı tartışmalıdır.1987 tarihli HGK. Kararına göre;˝Yargıtay, ilk kararlarında iş kazalarından doğan sorumluluğun haksız fiile dayandığını kabul etmişken, zamanla işçinin daha yararına olan akdi sorumluluğu benimsemiştir.Sosyal ve ekonomik ve kültürel alanda meydana gelen gelişmeler nedeniyle akdi sorumluluğun da yetersiz kalması üzerine Yargıtay,son uygulamalarında istikrarlı şekilde tehlike sorumluluğu görüşünü kabul etmektedir. Olmayan bir nedenle gerçekleşen olay iş kazası olarak nitelendirilemeyeceğinden, kaza ile görülen 1.Sorumluluğun Kurulması

İşçinin uğradığı zararın sorumluluğa yol açabilmesi için bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir:

a.İş kazası olmalıdır

İş kazasının tanımı kanunda verilmiştir. İşverenin emir ve talimatı altında bulunma iş kası kriteri bakımından önem taşır. Yargıtay karalarında değerlendirme yaparak her bir olayın iş kazası kapsamına girip girmediğini belirlemektedir. Buna göre ;sigortalı, işyerinde bulunduğu sırada öldürülmüştür. Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada onu bedence aksaklığa uğratan olaylar dahi iş kazasıdır. Anılan hüküm, tamamlayıcı hüküm niteliğindedir. Bir konuda tamamlayıcı hüküm olunca, tamamlamada o hükmün gözönünde tutulmasında yasal ve hukuksal zorunluluk vardır denilmiştir. Başka bir kararda günlük çalışma saati sona erdikten sonra, işin görülmesiyle ilgili iş arasında nedensellik bağının bulunmadığı böylesi durumlarda işverenin tazminle sorumluluğu yoluna gidilemez.

b.İşverenin kusurlu olması

Yargıtay çoğunlukla kusursuz sorumluluk, tehlike sorumluluğunu benimsemiş olmasına rağmen işverenin kusuru da dikkate alınacaktır. Kusurun olmadığının kesin tespiti işvereni sorumluluktan kurtaracaktır. İşverenin kusurunun tespiti bakımından diğer unsurların olup olmadığı da dikkate alınacaktır. İşverenin kusuru akdi veya kanuni yükümlülüklerinin her birine uymaması sebebiyle söz konusu olabilecektir. Örneğin;işveren,iş kazasına ilişkin sigorta olayının doğurmuş bulunduğu zarardan sorumludur.Alınması gerekli bir işgüvenliğinin alınmaması durumunda bu sorumluluk ortaya çıkar İş kazasında işverenin gerekli önlemleri alma yükümlülüğü, iş güvenliği yönetmeliklerince belirlenenlerin yanında, yaşamın olağan akışı içinde oluşabilecek tehlikeleri giderici çalışmaları da içerir .

c. İşverenin kusuru sonucunda zararın meydana gelmesi

İlliyet bağının söz konusu olabilmesi için kusur sonucu zarar meydana gelmelidir. İşçinin uğradığı zarar iş kazası veya meslek hastalığından doğmalıdır. Kanunda tanımı verilen şekilde gerçekleşen olaylar iş kazası ve meslek hastalığı kapsamına sokulabilir. Zararın bu nedene dayanması illiyet bağını açıklar. İş kazası veya meslek hastalığı ile zarar arasında uygun illiyet bağı olmalıdır . İlliyet bağının bulunmadığı veya kesildiği durumda işverenin sorumluluğunun hukuki temeli sona erecek, bu nedenle sorumluluk söz konusu olmayacaktır . İşyerinde güneş çarpması sonucu fenalaşan işçi hastanede güneş çarpması olayı ile ilgisi olamayan kalp krizi nedeniyle ölürse illiyet bağı kesilmiş olur.

2.İlliyet Bağının Kesilmesi:

İlliyet bağı üç durumda kesilebilir. Bunlar;

a.Mücbir sebep:

İşveren gereken tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen elde olmayan ve aynı zamanda da engelleyemeyeceği çeşitli nedenlerden dolayı zararın meydana geldiğini kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilir.Örneğin deprem,sel vs..

b. Üçüncü kişilerin ağır kusuru:

Üçüncü kişilerin tam ve ağır kusuru da illiyet bağının kesilmesine sebep olur. İşverenin yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen üçüncü bir kişinin zarara neden olacak fiilini öngörmesi kendisinden beklenemez. Sorumluluğun kalkması için işverenin akdi ve kanuni yükümlülüklerini yerine getirmiş olması gerekir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında : ˝işverence temin edilen araca binip işyerine gitmekte olan işçinin karşıdan gelen başka bir aracın kusurlu çarpması sonucu ölümü ile sonuçlanan olayın 506 sayılı kanunun 11. maddesine göre iş kazası olarak nitelendirilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.Ancak kazanın iş görülürken gerçekleşmiş olması ,sorumluluk için yeterli değildir.Çünkü olay üçüncü kişinin tamamen kusurlu davranışı sonucu gerçekleştiği için,..illiyet bağının varlığından söz edilemez .˝

c. İşçinin ağır kusuru:

İşverenin emir ve otoritesi altında bulunan işçinin de iş sözleşmesinin tarafı olmasından kaynaklanan yükümlülükleri vardır. Yalnızca işverenin yükümlülüklerini yerine getirmesi beklenemez. Asgari olarak işçinin de emir ve talimatları yerine getirirken gerekli dikkat ve özeni göstermesi gerektiğini belirtebiliriz. İşçinin korunması amacının korunduğu koşullarda işverenin her halde sorumluluğuna gidilmesi de hukuka aykırı olarak hak almaya sebep olabilecektir. Bu nedenle işçinin de işi yerine getirirken ağır kusurunun bulunduğu hallerde işverenin zarardan kaynaklanan sorumluluğuna sebep olacak illiyet bağının kesilmesi gerekir. İşçinin bizzat kendi kusuruyla sebep olduğu zararlardan işverenin sorumlu olması beklenemez. Buna karşılık bu kusur illiyet bağını kesecek ağırlıkta değilse, bu durum işçinin müterafik kusuru sebebiyle işverence ödenecek tazminattan indirim nedeni sayılır .

SSK. Kapsamında illiyet bağının kurulması için kazanın yapılan işle ilgisinin bulunması aranmamaktadır. Bu nedenle örneğin öğleyin avluda voleybol oynarken düşüp sakatlanma SSK anlamında iş kazasıdır . Burada ana unsur yerin işyeri kapsamında olmasıdır. Yargıtay da işyerinin sınırları içerisinde bulunmayı iş kazasının oluşumu için yeterli bulmaktadır. Sigortalı işçi düşmanları tarafından öç almak maksadıyla işyerinde öldürülmüş olduğuna göre 506 sayılı kanunun 11. maddesine göre iş kazası sayılmalıdır.

Açıklamaların yanı sıra yapılan işle ilgisi olmak kaydıyla kaza işyeri dışında da gerçekleşse uygun illiyet bağının kurulduğu kabul edilebilir. Bu nedenle işçilerin işyerine araçla taşınmaları esnasında meydana gelen kaza işle ilgili sayıldığından bahisle iş kazası sayılmıştır. Önemli olan hukuka ve hakkaniyete uygun olarak durumun değerlendirilmesidir.

Yargıtay yukarıda da anılan kararında olduğu gibi tehlike sorumluluğuna da yer vermektedir. Tehlike sorumluluğu işin görülmesi esnasında, işin gereklerinden kaynaklanan durumlarda işin nimetlerinden yararlananın tehlikelerine de katlanacağı esasına dayanır.

D. TAZMİNATA İLİŞKİN ESASLAR

İşçi ile işveren arasındaki hukuki ilişkinin kaynağının akit olması nedeniyle işçi davasında akdi sorumluluk esasına da dayanabilecektir. Bu durumda Borçlar Kanunu madde 96 ve 332 ‘ye dayanabilir. İşçi burada iş kazası veya meslek hastalığına maruz kaldığı ve bu yüzden zarar uğradığı hususunu ispat edecektir .

İşveren akdi sorumlulukta iki unsurdan birini ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir:

1. Gerekli tedbirlerin alınmasında kusuru bulunmadığını ispat etmesi: Gerekli tedbirlerin alınmasında kusurlu olmamasını gerektirecek nedeni ispatlaması gerekir. Bunun yanı sıra eğer yardımcı kişinin bir hareketi sonucu zarar meydana gelmişse işveren bu zarardan da BK 100 yardımcı kişilerden sorumluluğu düzenleyen hüküm gereğince sorumlu olacaktır. Bu sorumluluktan kurtulması; yardımcının hareket tarzında kendisi bulunsa idi bu hareket tazının kendisi için kusur sayılmayacağını ispat etmesi ile mümkündür.

2. İlliyet bağının bulunmadığı: Sorumluluğa neden olacak durumun gerçekleşmesi ile tedbir alınmamasının arasında illiyet bağının bulunmaması durumudur. Bunu ispat etmesi halinde sorumluluk son bulur.

Ayrıca iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almaması sebebiyle emredici hükümlere aykırılık söz konusu olduğu için haksız fiil sorumluluğuna da gidebilecektir.

Bu durumda iki sorumluluk yarışacaktır. İşçi dilediği tazminat yöntemini seçebilir. Yalnız işçinin akdi sorumluluk tazmin yöntemini seçmesi yararınadır. İşçi haksız fiil hükümlerine dayandığı takdirde işverenin kusurunu ispat etmelidir. Yalnız akdi sorumluluğa dayanırsa yukarıda da belirtildiği gibi ispat yükü işverene ait olacaktır.

Bunun yanı sıra akdi sorumluluk esasına dayalı davada zamanaşımı süresi 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olacaktır. Haksız fiile dayalı davada ise bu süre 1 yıldır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu işverenin iş kazasından doğan zararlardan kaynaklanan sorumluluğunun tehlike esasına dayandığını belirttiği bir kararında sorumluluğun tespiti bakımından hak ve nesafet kurallarının da göz önüne alınması gerektiğini belirtmiş,BK madde 43 gereği tazminatın sureti ve derece-i şumulünü hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tayin edileceğini belirtmiştir .

E. SONUÇ

İşverenin iş kazası ve meslek hastalığından doğan sorumluluğu kanunlarımızda net ve belirleyici biçimde belirtilmemiştir.Bu nedenle uygulama ve içtihat yoluyla bu açık kapatılmaya çalışılmaktadır. İşverenin hukuki anlamda sorumluluğunun belirlenmesi olaylarda daha net bir çerçeve çizilmesini sağlayacak, kanuni anlamda da işverenin hareketlerinin getirisinden haberdar olması ve tüm hukuk düzenince işçinin işveren karşısında daha haklı bir biçimde korunmasını sağlayacaktır.